top of page


HACI BAYRÂM-ı VELÎ

(ö. 833/1430)

Bayramiyye tarikatının kurucusu.

Anadolu topraklarında doğup büyüyen bir Türk mutasavvıfı tarafından kurulmuş ilk tarikat olan Bayramiyye’nin pîri Hacı Bayrâm-ı Velî, XIV. yüzyılın ilk yarısında Orhan Gazi döneminde Ankara’da doğdu. Taşköprizâde, Mecdî Efendi, Sarı Abdullah Efendi ve İsmâil Hakkı Bursevî’nin verdiği bilgileri aktaran Bursalı Mehmed Tâhir’in risâlesi (Hacı Bayrâm-ı Velî, İstanbul 1329) ve Mehmed Ali Ayni’nin Bursalı Mehmed Tâhir’in eserindeki bilgileri aşmayan hacimli kitabı ile (Hacı Bayrâm-ı Velî, İstanbul 1343), Fuat Bayramoğlu’nun bu iki kitabı temel almakla birlikte daha çok Hacı Bayram ailesi adına vefatından sonra tesis edilen vakıflarla ilgili XVIII ve XIX. yüzyıl resmî belgelerini ihtiva eden ve dikkate değer bir gayret ürünü olan eseri (Hacı Bayram-ı Veli, Yaşamı-Soyu-Vakfı, I-II, Ankara 1983) dışında, hakkında kaynakların tenkidine dayalı ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Hacı Bayrâm-ı Velî’ye dair yazılan diğer kitaplar bu eserlerdeki sınırlı bilgilerin tekrarından ibarettir.Doğum tarihi, adı, ailesi ve hayatının diğer safhaları hakkında bilgi yoktur. Bursalı Mehmed Tâhir, Abdülkādir b. Yûsuf el-İsfahânî’ye ait 832 (1428-29) tarihli vakfiyede Hacı Bayram’ın adının “Kutbü’l-evliyâ eş-Şeyh el-Hâc Bayram b. Ahmed b. Mahmûd el-Ankaravî” olarak geçtiğini

yazar (Hacı Bayrâm-ı Velî, s. 4). Mübârek Galib, Hacı Bayram’ın babasının ve dedesinin adını tesbit açısından çok önemli olan bu vakfiyenin vaktiyle yandığını söyler. Ancak daha sonra, ölümünden iki yıl önce Ankara’da kurulan bazı vakıflara şahitlik ettiğine dair Ramazan 831 (Haziran 1428) tarihli bir başka vakfiye daha tesbit edilmiştir.Ahmed Çelebi, İbn Mehmed Çelebi, Mecdüddin Ahmed b. Abdülhak, Abdülhak b. Ahmed ve Kadı Mehmed Celâleddin tarafından tesis edilen vakfın vakfiyesinin tesciline şahitlik eden on bir kişinin başında Hacı Bayram’ın adı “Kudvetü’s-sâlikîn, kutbü’l-evliyâi ve’l-ârifîn, el-hâdî ilâ tarîkı’l-Hakkı ve’l-yakīn, vâkıf-ı esrâri’l-vâsılîn... Hacı Bayram b. Ahmed b. Mahmûd...” şeklinde geçmektedir (Bayramoğlu, I, 12, Ateş, s. 21). Bu ifadeden, Hacı Bayram’ın künyesi ve daha hayatta iken çok büyük mânevî nüfuza sahip olduğu da öğrenilmektedir.

   Mehmed Ali Ayni, “Bursalı Mehmed Tâhir’in ve Mecdî’nin verdiği mâlumata ve tahmine göre” Hacı Bayram’ın 753 (1352) yılında doğduğunu söyler (Hacı Bayrâm-ı Velî, s. 50). Bu iki eserde böyle bir bilgi bulunmadığı halde bu tarih bazı yazarlarca (Gölpınarlı, s. 33) Hacı Bayrâm-ı Velî’nin doğum tarihi olarak kabul edilmiştir. Fuat Bayramoğlu, soyundan gelenler arasında hazreti pîrin doksan yıldan fazla yaşadığına inanıldığını söyleyerek Hacı Bayram’ın 740 (1339-40) yılı dolayında doğmuş olabileceğini ileri sürer (Hacı Bayram-ı Veli, I, 12). Yakın zamanda İsmail Erünsal tarafından ilim âlemine tanıtılan, Bayramî Melâmîleri’nden Abdurrahman el-Askerî’nin 957 (1550) yılında telif ettiği Mir’âtü’l-ışk adlı eserinde de Hacı Bayram’ın doksanı aşkın bir yaşta iken vefat ettiğinin bildirilmesi (vr. 80a) Bayramoğlu’nun tahminini teyit etmektedir. İsmâil Hakkı Bursevî, XVIII. yüzyıl başlarında telif ettiği Silsile-i Celvetiyye’de Hacı Bayram’ın babasının Koyunluca Ahmed diye tanındığını, Safiyyüddin ve Abdal Murad adlı iki oğlu daha olduğunu belirtir (s. 74). Bu bilgi sonraki çalışmalarda aynen tekrar edilmiştir

Âşıkpaşazâde’nin, “Rum’dan Şeyh Hacı Bayram vâki oldu. Bunlar duaları makbul azizler idi” (Târih, s. 201) ifadesi dışında XV. yüzyıl kaynaklarında Hacı Bayram’ın hayatı hakkında bilgi yoktur. XVI. yüzyıl müelliflerinden Lâmiî Çelebi, Hacı Bayrâm-ı Velî’nin Ankara’da Çubuk suyu diye tanınan nehrin kenarındaki Solfasol (Zülfazl) köyünde doğduğunu, aklî ve şer‘î ilimleri tahsil ettiğini, Ankara’da müderrislik yaptığını, daha sonra Somuncu Baba’ya intisap ederek kemalâtın en yüksek derecesine ulaştığını, çok etkili olan sohbetinin bereketi sayesinde birçok kimsenin yüce mertebelere vâsıl olduğunu ifade ederek bunlardan yedi kişinin (Ömer Dede, Akbıyık, Baba Nahhâs, İnce Bedreddin, Kızılca Bedreddin, Selâhaddîn-i Bolevî, Muslihuddin Halife) adını sayar (Nefehât Tercümesi, s. 684). Bu isimler dışında yukarıdaki bilgileri aynen tekrarlayan Taşköprizade Hacı Bayram’ın Ankara’da vefat ettiğini, kabrinin ziyaretgâh olduğunu, burada yapılan duaların kabul edildiğini ilâve eder (eş-Şeķāǿiķ, s. 55-56).

 

   Hayatı hakkında daha ayrıntılı bilgi, yine bir XVI. yüzyıl müellifi olan Mecdî’nin Şekāik Tercümesi’nde bulunmakta olup (s. 77) Bursalı Mehmed Tâhir, Mehmed Ali Ayni ve Fuat Bayramoğlu’nun Somuncu Baba’ya intisabıyla ilgili verdiği bilgiler bu esere dayanmaktadır. Mecdî, Lâmiî ve Taşköprizâde’deki bilgiye ek olarak Hacı Bayram’ın Ankara’da Melike Hatun’un yaptırdığı Kara Medrese’de müderris iken burayı terkedip Somuncu Baba’ya intisap ettiğini söyler. Mecdî’nin, “Tarikat mensubu güvenilir kişilerden rivayet edilmiştir” kaydıyla naklettiğine göre Somuncu Baba, Şeyh Şücâüddin Karamânî’ye, “Ankara’da Hacı Bayram adlı bir müderris vardır, onu buraya davet et” diyerek kendisini Ankara’ya göndermiş, emri yerine getiren Şeyh Şücâüddin Hacı Bayram ile medresesinde ders verirken görüşmüş ve Şeyh Hamîd’in (Somuncu Baba) davetini bildirmiş. Hacı Bayram da, “Davete icâbet lâzımdır” deyip Şeyh Şücâüddin ile birlikte Kayseri’ye gitmiştir. Şeyh Hamîd, zahir ulemâsının ve bâtın erbabının ölülerinin mertebelerini kendisine gösterip hangisini tercih ettiğini sormuş, Hacı Bayram da bâtın erbabının hallerini tercih ettiğini söyleyerek müderrislikten ayrılıp tasavvuf yoluna intisap etmiştir (Şekāik Tercümesi, s. 77).

 

   Hacı Bayram hakkında eser yazan adı geçen üç müellif bu olayı tartışmasız doğru kabul etmişlerdir. Mecdî, “Bazı kitaplarda 833 senesinde fevt oldu deyü bulundu” diyerek ölüm tarihine ışık tutar. XVI. yüzyıl kaynaklarında Hacı Bayram hakkında verilen bilgiler bunlardan ibarettir. Bu kaynaklarda halifesi olarak tanıtılan müridlerine, Somuncu Baba’ya ve Akşemseddin’e dair bilgi verilirken Hacı Bayram’dan da bahsedilmektedir. Hacı Bayram’la ilgili yayınlarda, bu üç eserle XVII. yüzyılda yazılan Sarı Abdullah Efendi’nin Semerâtü’l-fuâd ve XVIII. yüzyılda yazılan İsmail Hakkı Bursevî’nin Silsile-i Celvetiyye adlı kitaplarında verilen bilgiler esas alınmıştır. Abdurrahman el-Askerî’nin yeni bulunan Mir’âtü’l-ışk’ı Hacı Bayram’la ilgili çok önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Ayrıca XV. yüzyılın sonlarında veya XVI. yüzyıl başlarında yazıldığı tahmin edilen Vilâyetnâme-i Sultan Şücâüddin ile XVI. yüzyılda telif edilen Menâkıb-ı Burhâneddin Eğridirî ve Menâkıb-ı Akşemseddin’de de Hacı Bayram’a dair bazı bilgilere rastlanmaktadır.

   Çocukluk ve gençlik dönemi hakkında bilgi bulunmayan Hacı Bayram’ın müderris olduğu yukarıda adı geçen kaynaklarda tekrar edilmektedir. Yıldırım Bayezid’in İsfendiyaroğulları üzerine çıktığı sefere askerleriyle birlikte müttefik ve rehine olarak katılan Bizans İmparatoru II. Manuel Palaiologos Ankara’da bir Türk müderrisin evinde bir ay misafir olarak kalmış, ev sahibi müderrisle aralarında yirmi altı oturum süren dinî tartışmalar cereyan etmiş, imparator bu tartışmaları diyaloglar şeklinde yazarak faydalanması için küçük kardeşi Mora despotu Theodor Palaiologos’a göndermiştir.

Hacı Bayram-ı Veli'nin Anadolu da İslam'ın Yayılmasına Katkıları

İslamiyet’i ilmi açıdan ele almış, bilim ve tasavvufu birleştirmeyi başarmıştır. Sade ve duru bir dille yaptığı etkileyici sohbetleriyle insanların gönüllerine hitap etmiş,Anadolu'da İslamın yayılmasında önemli katkılar sağlamıştır.Sosyal yardımlaşmaya önem verirdi. Zenginlerden topladığı yardımı fakirlere, borçlulara dağıtmıştır.Hacı Bayram-ı Veli'nin etrafında okuma yazma bilmeyenler ve o devrin her çeşit meslek gruplarından insanlar bulunduğu gibi başta Akşemseddin olmak üzere Germiyanoğlu Şeyhi, Eşrefoğlu Rumi, Ahmed Bican, Yazıcıoğlu Muhammed gibi bilimadamları da bulunuyordu. Bu kadar farklı kültür gruplarını aynı potada eritmesi de büyük bir başarıdır. Müridlerini el emeği ile geçinmeye yani toprağı işlemeye ve el sanatlarına yönlendirmiştir. Kısacası herkese çalışma tavsiyesinde bulunmuş kendisi de buğday, arpa, burçak yetiştirerek onlara yaşayan örnek olmuştur. Bu şekilde müridlerini toprağa bağlı yaşamaya teşvik ederek Anadolu'ya Orta Asya'dan gelen Türk göçerlerin yerleşik hayata geçmesini sağlamış, Anadolu'da kalıcı Türk birliğinin sağlanmasında ve Osmanlı Devleti'nin medeniyet yolunda aşama kaydetmesinde önemli rol oynamıştır. Hacı Bayram-ı Veli'nin koyduğu imece usulü, yani hasadı bütün köylülerin katılımı ile ortaklaşa toplama yöntemi bugün bile hala Anadolu'da uygulanmaktadır.

Hacı Bayram-ı Veli Anadolu'da dil ve kültür birliğinin sağlanması için Türkçe eserler yazılmasında Leme'at ve Gülşen-i Raz gibi eserlerin Türkçeleştirilmesinde etkili olmuş kendisi de halkın anlayacağı dilden, Ahmet Yesevi geleneğine uygun olarak şiirler yazmıştır. Devrinde Arapça ve Farsça eser vermek revaçta iken, Hacı Bayram-ı Veli'nin halk ile diyalog kurabileceği Türkçe'yi tercih etmesi belli bir misyona delalet eder. Bu misyon Anadolu'da dil birliğinin sağlanması ve Türk kültürürün hakim olmasıdır. Türkçecilik akımı müridlerini de etkilemiş, bu sufiler özellikle Türkçe eserler vermişlerdir. Yazıcıoğlu Muhammed, Ahmet Bican, Eşrefoğlu Rumi gibi öğrencilerinin Envaru-l Aşıkin, Muhammediye, Müzekki'n Nüfus gibi eserleri Anadolu'da yıllarca kolaylıkla okunmuştur halkın elinden düşmemiştir.

Hacı Bayram Veli, insanı Allah’a yaklaştırma amacına yönelik irşat ve faaliyetlerde bulunarak, halkın manevi dinamiklerinden biri olmuştur.

Hacı Bayram-ı Velî'den Nasihatler

  • Hiddet ve kin, hakîkatleri gören gözleri kör eder. Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır.

  • Hiçbir günâhı küçümsemeyin, çok çalışın. Boş gezenler, zengin bile olsa, arkadaşları şeytan, kalbleri şeytanın konağı olur.

  • İnsanların fitnesinden kurtulmak istiyorsanız, çarşı ve pazarlarda sık sık bulunmayınız.

  • Dünyâ gamından, nefsin sıkıştırmasından hafifleyip kurtulmak istiyorsanız, kabristanları sık sık ziyâret ediniz.

  • Ayıp ve kusurlarını gördüğünüz arkadaşlarınızın, komşularınızın, sırlarını ifşâ etmeyiniz; çünkü gördüğünüz bu sırlar, size emânettir. Emânete hiyânet ise, çirkin bir harekettir. Emaneti koruyunuz.

Hacı Bayram-ı Veli, ömrünün sonuna kadar İslamiyeti yaymak için çalıştı. 1429 (H. 833) tarihinde Ankara'da vefat etti. Türbesi kendi ismiyle anılan Hacı Bayram Camii'ne bitişik olup, ziyaret mahallidir. Vefatından sonra Bayramiyye yolunu talebelerinden Akşemsettin ve Bıçakçı Ömer Efendi devam ettirdiler.

Bilmek istersen seni,     
Cân içinde ara cânı.       
Geç cânından bul ânı,
Sen seni bil, sen seni.

Kim bildi ef'âlini,
Ol bildi sıfâtını,
Anda gördü zâtını,
Sen seni bil, sen seni.

Kim ki hayrete vardı,
Nûra müstagrak oldu,
Tevhîd-i zâtı buldu,
Sen seni bil, sen seni.

Görünen sıfâtındır,
O'nu gören zâtındır,
Gayri ne hâcetindir,
Sen seni bil, sen seni.

Bayram özünü bildi,
Bileni anda buldu,
Bulan ol kendi oldu,
Sen seni bil, sen seni.

bottom of page